top of page

Kuzey Çiçeği - Kopenhag

  • Irmak Barman
  • 22 May 2019
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 23 May 2019


Nyhavn

Uzaklara İskandinav ülkelerine doğru yol alacağız. Bu nedenle heyecanlıyız biraz. Kopenhag yeni rotamız.


Burası özgürlükler şehri. Refah seviyesi oldukça yüksek. Ulaşımı ucuza mal etsek de Avrupa’nın en pahalı ülkelerinden birindeyiz. Konaklamadan tutun yeme içme şehir ulaşımı oldukça pahalı. Bu nedenle konaklamak için hostel seçiyoruz. O bile oldukça maliyetli. Bizimde ilk hostel tecrübemiz oluyor. Kaldığımız yer oldukça merkezi bir yerde, gezilecek görülecek yerlere de oldukça yakın. Böylece şehir içi ulaşım masraflarından da kurtulmuş oluyoruz.


Bu şehir biraz Amsterdam’a benziyor. Her ne kadar Amsterdam gibi kanallarla çevrili olmasa da biraz benzetiyorum.

Kopenhag; sanat, tarih, tasarım bakımında oldukça gelişmiş. Şehrin sokaklarında gezinmek kadar müzelerinde dolaşmak da bir o kadar önemli. Bizde gezmeye müzeden başlıyoruz. Bu gezimize Kopenhag Ulusal Müzesi’ni ekliyoruz.


Kopenhag Ulusal Müzesi, kaldığımız yere çok yakın. Bina üç kattan oluşuyor. Giriş katından üst katlara doğru çıktıkça zaman tünelinde ilerliyormuşuz gibi bir duyguya kapılıyoruz. Neolitik dönemden günümüze uzanan eserlerde insanlığın teknolojik gelişimini birebir yaşıyorsunuz. Yaklaşık üç saat tarihin sayfalarında dolaşıyoruz. Avrupa’da şimdiye kadar ücretsiz gezdiğimiz tek müze de burası oluyor.


Müzeden çıkınca soluğu Nyhavn’de alıyoruz. Burası oldukça renkli bir o kadar da ünlü. Herkes burada, oldukça kalabalık. Etrafını renkli mi, renkli yan yana dizili binaların süslediği bu kanalda turlar yapılıyor. Anderson masallarıyla ünlenen ünlü yazar Anderson’da burada yaşamış ve masallarını burada kaleme almış. Onun için Nyhavn oldukça ünlü bir yer.

Yazarın kaleme aldığı ‘’Küçük Deniz Kızı’’ndan esinlenerek yapılan Deniz Kızı heykeli ünlü bira üreticisi Carl Jacobsen’in Kopenhag şehrine hediyesi. Sahilde yer alan heykele, yolu Kopenhag’dan geçen herkesin ilgisi oldukça fazla. Biz sadece uzaktan görebiliyoruz. Etrafını yoğun kalabalık sarıp sarmalamış.


Christiana

Tekne turundan sonra şehrin sokaklarını dolaşmaya devam ediyoruz. Hava güzel… Geniş parklarıyla ünlü şehirde kendimizi King Garden’a atıyoruz. Piknik yapan, dinlenen, sporunu yapıp ailesiyle dolaşan Danimarka halkının arasına bizde karışıyoruz. Bizim için kısa soluklu mola yerimizde burası oluyor. 15 Ağustos1943’te açılan ve dünyadaki en eski ikinci eğlence parkı olarak da bilinen Tivoli Bahçeleri’nde eğleniyoruz. Her yaştan herkesin içindeki çocuğu eğlendireceği bir yer.


Eğlencenin sarhoşluğuyla 1970’lerden günümüze kadar gelebilmiş hala komin hayatın sürdüğü şehir içinde bağımsız, bayraklı tek yer ya da semt mi, demeliyim bilemedim Christiania’ya geliyoruz. Burası oldukça kalabalık; müziğin sesi, insanın sesi birbirine karışmış. Etrafı turluyoruz. Sonra bir masaya ilişip müziğin ritmine kapılıp, sürükleniyoruz. Farklı bölgede olmanın heyecanıyla günü ve kısa süreli Kopenhag gezimizi burada tamamlıyoruz.


Comments


bottom of page