top of page

Beypazarı

  • Irmak Barman
  • 22 May 2019
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 23 May 2019


Beypazarı'nda halk kendi yaptıklarını pazarda satıyor

Yönümüzü bu sefer Anadolu’ya çeviriyor, tarihi ve kültürel zenginlliklerimizi keşfe çıkıyoruz. Haftasonunu değerlendirmek niyetiyle cumartesi sabahı soluğu Beypazarı’nda alıyoruz.

Sabah saati gelince önümüze yeni kurulan pazar çıkıyor. Etrafa mis gibi kokular yayılıyor. Fırından yeni çıkmış Beypazarı Kurusunun kokusu her yere yayılıyor. Pazardan önce fırına yöneliyoruz. Güler yüzlü satıcılar hemen kurulardan ikramlara başlıyorlar. Tek kelimeyle nefis...


Sonra tezgahları sırasıyla dolaşıyoruz. Bin bir çeşit her derde deva otlar hemen her tezgahta yerini çoktan almış bile. Birkaç çeşit ada çayı, kekik, kış çayı alıyoruz. Alamadıklarımızda gözümüz kalsa da yavaş yavaş pazardan uzaklaşıyoruz.


Burasının tek kurusu meşhur değilmiş, gelince anlıyoruz. Ev baklavaları, zeytinyağlı sarmaları, havuçlu tatlıları ve havuç suları... Evet burasının havucu meşhurmuş. Sokakta dolaşırken her yerde havuç suyu satılıyor. Ister şişeyle ister bardakla hangisini isterseniz muhakkak havuç suyu içilmeli! İçmeyenlere de afiyetle yemelerini öneriyorum. Minicik, çıtır çıtır...


Artık eski arnavut taşlarıyla döşeli ara sokaklarında dolaşmaya başlıyoruz. Her biri en az yüz yıllık geçmişe sahip; farklı haytalarla akıp giden, zamana direnen konakların önünden geçiyoruz. Kimisi butik otel, kimisi hala bir hayatın içinde yer alırken, kimisi de geçmişten günümüze kültürel zenginlikleri sergileyen müzeye dönüşmüş.


Kendi yaptıkları baharatları satıyorlar


Beypazarı’nın ayrıca telkarileri yani gümüşlerinin de meşhur olduğunu biliyor muydunuz? Evet çarşıda beş dükkandan biri gümüşçü. Hatta gümüşçüler çarşısı bile var. Bizim de birkaç gümüş takımız oluyor. Burada kaldıkça her dakika elimizdeki torbalara yenisi ekleniyor.

Gelmişken biraz da kültürel ve tarihi zenginlikleri keşfetme isteğiyle Kent Tarihi Müzesi’ne uğruyoruz. Müze merkezden uzakta bu nedenle biraz yürüyoruz. Eski bir tarihi yapıda yer alan müzeyi gezmek için bilet alıyoruz. Türkiye’nin ilk kadın öğretmenleri burada yetişmiş hatta ünlü film yıldızı Filiz Akın’ın da çocukluğu burada geçmiş. Müzenin hemen yanında dokuma atölyeleri yer alıyor. Beypazarı dokumacılıkta da oldukça gelimiş bir ilçe.

İlgimizi çeken diğer müze de Yaşayan Müze. Buraya da biletli giriliyor. Burası özel bir müze diğer müzeye göre fiyatı biraz daha yüksek ama geldiğimize değiyor. Burası üç kattan oluşuyor. Giriş katında günlük yaşamdan izleri sürerken, buraya ait gelenek ve göreneklerden de yansımalar yer alıyor. İkinci katta yöreye ait her türlü el sanatları sergileniyor. En üst katta ise hala aktif olan atölyeler yer alıyor. Çıkınca terasta manzaraya karşı içilen kahvenin tadına da doyum olmuyor.


Beypazarı, yemek çeşitleriyle de zengin bir ilçe. Çoğunlukla bölgede yetişen sebzelerle yapılan yemekler ilk sırayı alıyor. Yaprak, domates, ıspanak, marul, havuç yetiştirilen ürünlerin başında geliyor.


Yemekleri, tatlıları, tarihi yapıları, sıcak, sevecen insanıyla güzel bir tat bırakıyor, Beypazarı. Tekrar tekrar gelme isteğiyle ayrılıyoruz...


Comments


bottom of page