Geçmişin İzlerinde- Mardin
- Irmak Barman
- 22 May 2019
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 23 May 2019

İlkbaharını,
Yazını,
Sonbaharını gördük.
Bu sefer kış diyoruz. Beyazlar içinde görmeyi arzulayarak yola çıkıyoruz… Dümdüz Mezopotamya Ovası’na iniyoruz. Yukarıya eski şehre gitmek için daha zaman var. Havaalanından ayrılınca yavaş yavaş karşımızda uzaktan görünen şehre, Eski Mardin’e aracımız ilerliyor. Korktuğumuz kadar değilmiş, hava güzel bir sürpriz yapıyor. Ne bir yağış, ne de bir dondurucu soğuk…
Her zaman kaldığımız otele Erdoba’ya yerleşiyoruz. Burada kendimizi evimizdeymiş gibi hissediyoruz. Sonra tarihi sokaklarda kaybolmaya başlıyoruz. Caddenin bitiminde yer alan Sabancı Müzesi’yle tarihe yolculuğumuzda başlıyor. Eski bir bina restorasyonuyla hayat bulan müze geçmişten günümüze kent yaşamını anlatırken alt katta da ünlü sanatçıların sergilerine de ev sahipliği yapıyor. Müzeden çıkınca hemen karşımızda eski Ptt binası karşılıyor. Şimdilerde Üniversitenin sosyal tesisi olarak kullanılan bina Mezopotamya Ovası’nı önümüze seren manzaraya karşı keyifle kahve içebileceğimiz yerlerin başında geliyor. Biz de şehirde ilk molamızı burada veriyoruz. Sonra yol bizi Hatuniye Medresesi’ne sürüklüyor. Burayı da ziyaret edince hemen Ptt binasının yanından merdivenlerden yukarıya, kaleye doğru çıkıyoruz. Tarihinde önem arz eden diğer bina Zinciriye Medresesinin üstünden şehri, Mezopotamyayı seyretmek niyetindeyiz. En güzel manzara fotoğrafları da burada çekiliyor, görenleri kıskandıracak güzellikte…

Merkezde iki medrese önemli.Biri Zinciriye diğeri de şehrin alt girişinde yer alan Kasımiye Medresesi. Biz önceliği Zinciriye’ye veriyoruz. İçini de dolaşıp abı hayat suyunun özelliğini dinliyoruz. Ardından müzeye doğru dar ara sokaklarda ilerliyoruz.
Müze, şehrin hemen girişinde oldukça büyük bir yapıyla karşılıyor misafirlerini. Mezopotamya’da kurulan bütün uygarlıkların izlerini sürerken kent yaşamına da dair eserlere rastlıyoruz.
Müzeden çıkınca üç farklı inanca sahip halkın ibadet yerlerini ziyaret ederek ilerliyoruz. Son durağımız Ulu Cami oluyor. Geniş avlusu ve değişik minaresiyle büyülüyor.
Gün biterken şehrin dar sokaklarında, taş yapılarının arasından geçerek aşağıya doğru ilerliyoruz. Güneşin veda vakti yaklaşırken taşların rengi de değişiyor. Güzel hoş bir görünüme bürünüyor… Gece yöresel yemekler ve eğlencenin adresine Murat Cerciş Konağı’ndaki yerimizi alıyoruz. Sonrası malum; damağımızda nefis tatlar, kulağımızda hoş bir tını şehre, güne veda ediyoruz…
Comments